karşında hep bir % 20
aklındaki kesinlikle % 50
ama olan % 30 belli
% 70'e hiç girmemeli
ve sonunda Kordon'da sana eşlik eder
elindeki İzmir gevreği...
22 Ocak 2007
18 Ocak 2007
bi de bi de ayrıca..
bi de "karadut ve..." yazısından dolayı, çok önceden izlediğim bir filmin iki kadın karakterinden biri diğerine gerçekleşmiş ve gerçekleşen olaylar nedeni ile şu sözleri sarf etmişti :
"bazen, sürtük olmak bir kadının hayattaki en büyük güvencesidir..."
buyrun o zaman..daha ne diyim ben..
"bazen, sürtük olmak bir kadının hayattaki en büyük güvencesidir..."
buyrun o zaman..daha ne diyim ben..
14 Ocak 2007
karadut ve ...
bazı şeyler cidden haksızlık..belki de çoğu şey..ya da hepsi..fotoğraflar bazen bunun en güzel kanıtı olabiliyor..sen sadece seyirci olabiliyorsun..güzel allı pullu bir fotoğraf albümüne dalıp gidebiliyorsun saatlerce..ve gerçekten dünyayı lanet olsun ki kadınlar yönetiyor..
10 Ocak 2007
kimse bilmez.....
bugün cevapsız sorularının kaçını unutmayı hatırlattın kendine?
nasıl oldu da dünkü yemeğinin karabiberi bugün hapşırtabildi seni?
yarından sonraki günün faturasını hangi mevsime göre düzenledin?
hanımın göbeği mi yoksa dilberin dudağı mı sana gerçekliği daha çok hissettirir?
akşamdan kalmışlığın durağanlığında atlı karıncadan inme telaşın nedir?
niye hep üst üste ve üslûpsuzca üçkağıtçı üzüm sularını ümitsizlik üskürende üflemeli eşliğinde yudumluyorsun?
asansörde tek başınaykenki heyecanın mı daha acımasızdı yoksa iki kişiykenki sessizliğin mi anlamsızdı?
peki, her karşılaştığımızda yaşanmışlıklarımızı mı dökeceğiz fütursuzca ya da sil baştan, yeni bilmecelere mi gebe kalacağız sahil kasabalarında?
hiç mi geri dönmeyeceksin yoksa gitmekten mi vazgeçeceksin......
nasıl oldu da dünkü yemeğinin karabiberi bugün hapşırtabildi seni?
yarından sonraki günün faturasını hangi mevsime göre düzenledin?
hanımın göbeği mi yoksa dilberin dudağı mı sana gerçekliği daha çok hissettirir?
akşamdan kalmışlığın durağanlığında atlı karıncadan inme telaşın nedir?
niye hep üst üste ve üslûpsuzca üçkağıtçı üzüm sularını ümitsizlik üskürende üflemeli eşliğinde yudumluyorsun?
asansörde tek başınaykenki heyecanın mı daha acımasızdı yoksa iki kişiykenki sessizliğin mi anlamsızdı?
peki, her karşılaştığımızda yaşanmışlıklarımızı mı dökeceğiz fütursuzca ya da sil baştan, yeni bilmecelere mi gebe kalacağız sahil kasabalarında?
hiç mi geri dönmeyeceksin yoksa gitmekten mi vazgeçeceksin......
photo by jeff lieberman http://bea.st
7 Ocak 2007
buyrun burdan yakın..(3)
gerçek anlam..
temel anlam..asıl anlam..ilk anlam..konuluş anlamı..zihinde canlanması gerken, akla gelen ilk şey..
yan anlam..temel anlama bağlı olarak kazanılan ikincil anlam..kullanılıştan doğar..nesneldir.. herkesçe bilinir..somuttur..
mecaz anlam..değişmece..benzerlik ilişkisine dayalı..özneldir..soyuttur..somutlama esastır..
neymiş formül basitmiş..neymiş öküz altında buzağı aramak saçmalıkmış..
ama bazı insanlar seviyor bu buzağı arama işini..çok kaptırıyorlar kendilerini..o kadar çok kaptırıyorlar ki, öküzcüğüm, garibim melül melül bakakalıyor ve artık bakakalmaktan sıkıldığı için olay gerçekleştiği an hemen otlağın ücra bir köşesine unutulmak için dörtnala koşuyor..
hadi böyle bir durum yok diyelim..bu anlamlardan bazılarının kafada serbest dolaşımı pek hayırlı olmaz bu vatandaşlar için..kurgu mekanizmaları çok verimli çalışır çünkü..oskarlık senaryolar çıkar..bu senaryolar sonucunda sizi ya çok çabuk gaza gelen bir saf yaparlar ya da kendini harcayan biri olarak görürler..
banyoda, holde ya da yatak odalarındaki aynalara şöyle bir göz ucuyla bakarlar..herşey mükemmeldir, yoktur ki bir eksik..gerek yoktur aynaya uzun uzun bakmaya..kontrol onlardadır haddinden fazla güvenleri sayesinde..hep siz neydiniz, ne olmuşsunuzdur; onlar asla değişmezler; değişseler bile çok azdır, olumludur..
işte bazen böyle ayna körü buzağı avcıları çıkabiliyor karşınıza..sütü de hiç sevmeyen hem de..ve birde öyle bir ortam oluşmuş ki bunlar biraraya gelip "Buzağı Avcıları Derneği" kurmuş lokallerinde o meşhur palavralarını sıkıyorlar..
sizin de öküz seven birkaç arkadaşınız var ya da tanıdığınız ya da herneyinizse..birlikte öküzü otlatıyorsunuz, bakımını yapıyorsunuz, etinden sütünden faydalanıyorsunuz, tabi buzağının da..ama bir bakıyorsunuz bütün bu lokal eğlencelerinde neredeyse ön sandalyeleri parsellemiş soba üstü kestane kebap yapıyorlar..
6 Ocak 2007
sevinçli bir telaş içindeymişim yeşilmişim sazmışım..
saatlerden beri oturuyorum burda.. daha öncede oturmuştum burda.. hatta daha uzun süre oturmuştum burda..ama uzun zamandan beri ilk defa bu kadar heyecanlıyım ve bu kadar mutluyum..karıştırıyorum durmadan.. birşeyler buluyorum.. buldukça buluyorum.. buldukça genişliyorum..balon gibi şişiyorum, şiştiğimi hissediyorum..doluyor bütün ciğerlerim..ve dolduğu için ciğerlerim, hafif hissediyorum kendimi, öyle hafifliyorum ki mutluluktan uçuyorum.. gibi.. sanki.. ama yakında gün bitecek ve ben birçok şeyi yapamamış olarak gözlerimin altı mor, uykulu bir şekilde kalkıcam burdan.. yetişemiycem, yetiştiremiycem yapmak istediklerimi.. şimdiden bunun hüznü sardı birazda beni.. çok mu abarttım ne.. ama kendimi o kadar mutlu ve hafiflemiş hissettimki uzun zamandan beri, elimden bir toz bulutu gibi uçup gidecek diye ödüm patlıyor.. ama zaten mutluluk böyle birşey sanırım.. püfff.. ve yok.. yine asık, boynu bükük, üzgün suratlı bi palyaço geriye kalan.. ve düşün; ben palyaçolardan nefret ederim..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)