22 Şubat 2007

bir öpücük lütfen..

1999 Fransız yapımı bir animasyon izlemiştim çok zaman önce.."Princes Et Princesses"..altı öykü mevcut içinde..küçükken okuduğumuz mutlu sonla biten prens ve prenses öykülerinin karışımı, uyarlanmışı ve daha enteresanları..çizimler ne amerikanvari, gerçeğe çok yakın olma çabasında ne de japon tarzı..bizim gölge oyunumuza benzettim ben biraz..fon kimisinde mavi kimisinde kırmızı kimisinde alacalı..3 karakter var sadece..öykü başlamadan önce zamanı, yeri ve konuyu belirleyip mevzuya dalıyorlar..son öykü çok tanıdıktı ama bir o kadar da enteresan..
prens prensesten küçük bir öpücük ister..ve öpücüğü verdiği anda prens kurbağaya dönüşür..prens bu durumu düzeltmesi için prensesten onu tekrar öpmesini ister fakat prenses öpmek istemez doğal olarak..bir kurbağayı öpmek mi..kurbağa prens, öpmesi için prensesi ikna ettikten sonra prenses sümüklüböceğe dönüşür..ve birbirlerini normale döndürebilmek için her öpüştüklerinde farklı hayvanlara dönüşürler..sonunda normale dönerler ve mutlu son gerçekleşir ama ufak bir değişiklikle..

yok bisey..

durmadan..
durulmadan..
gitmeliyim..
gelmelisin..

11 Şubat 2007

dinler misin..

köklerimin uzandığı zeytin kokulu toprak yollarda dolandım bir aşağı bir yukarı..
ciğerlerim yanana kadar çektim yeşilin kokusunu..
rüzgar yanaklarımı yaladı elma şekeri misali..
çatlamış kabuklarından dökülen masallarını, gökyüzüne uzanan dallarının rüzgarla oynaşmalarını dinledim yüzyıllık çınarların kuşlarla gülüşerek..
beyaza gömüldüm yeşile inat..
ayağımın altında hikayelerden dökülen kelimelerin solgun sesleri, telaşlı bir sessizliğe karşı..
hep yollar sapsarı, hep yollar kırılgan, hep yollar sonbahardı beyazın ortasında..
insanların sol cebinde hüzünlü bir kargaşa, sağ cebinde neşeli bir yalnızlık vardı..
evler yıllar öncesinin yol kenarında unutulmuş taş hanları gibi çığlık çığlığa şarkılarını söylüyorlardı pencerelerinden..
üstünden yüzyıllar boyunca geçen insanların ayak seslerini haykırırcasına mırıldanıyordu küskün bir köprü suların sakinliği eşliğinde..
yol kenarındaki karlara inat dans ediyordu anemonlar renkli elbiselerini giymiş papatya pistinin ortasında..
kimse bitmek bilmiyordu ya da çoktan durmuştu gün medcezir yaşamların gölgesinde..

1 Şubat 2007

..yok oluyorsun..

..sürekli..
..karanlık..
..geçmiyor..
..uyku yok..
..ter içinde..
..bembeyaz..
..ışık gözlerini kamaştırıyor birden..
..göremiyorsun..
..belki diyorsun..
..ama boş biliyorsun..
..herşey yine de anlamsız, görüyorsun..
..niye savaşıyorsun..
..rengin değişiyor sadece izliyorsun..
..ciğerlerinin her metrekaresini hissediyorsun..
..durmadan, duramadan, durduramadan; kendi etrafında dönüyorsun..
..dokunduğun herşeyi mahvediyorsun..
..büyüyü bozuyorsun..
..yoksa yüzündeki maske mi, farkedemiyorsun..
..gizleniyor musun..
..gizlemeye mi çalışıyorsun..
..becerebiliyor musun..
..kokuyu duyabiliyor musun..
..ya tadı alabiliyor musun..
..yine karanlığa gömülüyorsun..
..daireler çizerek dibe batıyorsun..