23 Kasım 2009

şöyle acı kırmızıbiberli sıcak çikolataya ne dersin..


bütün gün çıkmayan bir sesle, bir maskenin ardından anlamdaş kelimeleri sayıklıyorum durmadan..yoruldum..ciğerlerimdekini boşaltmak istiyorum ama olmuyor..hava soğudu..dağlar bembeyaz..yerler sapsarı..bu kocaman boşluğu insanlar boşvermişlikleriyle doldurmaya çalışırken, ben ayaklarıma yapışan bu iğrenç çamurdan nasıl kurtulacağımı düşünüyorum sıcak sobanın yanında..elimde koca bir fincan kahve..yanımda başka bir fincan..o boş..neyse diyorum şunu içeyim de gideyim tahta parçalarını almaya..akşama kadar soba geçer, tutuşturmalıkları yığmak lazım..dedim ya havalar soğudu..kış biraz sert geçiyor burda..hiçbir yere benzemez..ama yine üşeniyorum, yine üşeniyorum..

evimin hanımını yolcu ettim dün..ev sanki bomboş..sanki değil, boş..izlemediğim halde sanki o izliyormuş gibi açık bırakıyorum televizyonu..ama tabi onun izlediği programları açmıyorum, o kadarda değil..bak, televizyonun açık olma durumu işe yaradı, altın 91 lira olmuş..daha da bir zenginleşmişim :P

üşene üşene yaktım sobayı..korkudan, yansın geçsin diye bir açıyorum ki sobanın altını, ev cehennem gibi oluyor..dışarısı buzzz gibi ben içerde kısa kollularla..kestaneleri de attık mı üstüne, ohhh, miss..ama dedim ya serde üşengeçlik var..tek başına hiçbir şey zevk vermiyor..

cumartesi yediğim tatlının içinden çıkan antep fıstığı kabuğunun dişimde yarattığı hasar bu sabah ortaya çıktı..dişimi kırmış..ben şimdi burada napıcam bu kırık dişle..hangi muhterem diş hekimi derdime çare olabilecek..kalakaldım öyle..bayramda medeniyette olucam ama nerden bulucam nöbetçi diş hekimi..

burda hayat biraz zor, biraz da yavaş..1940 bilemedin 50li yılları yaşıyoruz..uçak bir ulaşım aracı değil de sanki zaman makinesiymiş gibi geliyor bana..daraldım yine..ben en iyisi gidip biraz tatlı birşeyler yiyeyim dicem ama diş sakat..yiyemiyorsak okuyalım o zaman..öğrenelim bakalım "Çikolatanın Gerçek Tarihi"ni..

1 Kasım 2009

bironbirikibindokuzbironbir biiir biiir biiir..

ve bir yıl daha geçer gider..
ne bir eksik ne bir fazla..
saatler sonra odada bir başına..
midende hafif bir yanma..
ağzında buruk bir tatla..
karşında koca puntolarla bir "bir", bir "bir" daha..
yaşanmışlıkların boş şişesi bir yanında..
yastığın yumuşak, gömülesi yüzü diğer bir yanda..
kapıda dört gülen yüz, elinde bir pasta..
mumların can yakan sıcaklığında bir nota..
üstünde sana inat canlı nar çiçeği bir hırka..
sayfanın sol alt köşesinde bir "bitti"..
ama bu sefer "üç nokta"
...