Yıllar boyu süren suskunluğu bir anda, bir dokunuşla eriyip dilinin ucundan akıverdi. Çevresini saran zifiri kalabalıkta ışığını bulmuş bir pervane gibi dönüyordu. Gerisi boştu onun için. Yoktu ki zaten.
Aylar boyu süren suskunluğu bir anda, bir bakışla çözülüp dudağının kenarından dökülüverdi. Çevresini saran yoğun siste yolunu bulmuş biri gibi yürüyordu. Durmak, nefes almak istiyordu bazen ama bir an önce ulaşmalıydı.
Günler boyu süren suskunluğu bir anda, bir sesle bozulabilecek miydi? Çevresini saran delirtici gürültüde o sesi duyabilecek miydi? Sakin bir köşe bulabilecek miydi?
Saatler boyu süren suskunluğu bir anda, bir çığlıkla içinden kopup gitti. Çevresini saran yeşille mavinin arasında yüzü rüzgara dönük, çırılçıplak kaldı. Boşlukta kopan çığlık suratına bir tokat gibi çarptı. Rüzgar tenine dokundukça suratı alev alev yanıyordu.
Saniyeler boyu süren suskunluğu bir anda, bir göz kırpmayla kirpinin ucundan boşluğa süzülüverdi. Çevresini saran koskoca mavinin ortasında dalga dalga yitip gitti. O kıvrımlarla dolu kaosun içinden sıyrılıp, kopup gitti. Bir parçasını bırakıp gitti. Bir kertenkele misali kuyruğunu bırakıp gitti.
2 yorum:
bir hafta daha bekleseydi tam sekiz yıl sonra kuyruğunu bırakmış olacaktı.
ya, yaa, di mi.. o kadar beklemis, bi bir hafta daha bekleyememis :)
Yorum Gönder