bir başlangıç mıydı bu tekrardan yoksa bitiş miydi, yeniden bi "son defa" mıydı.. karar veremiyordu.. gitmeli miydi hemen yoksa daha da uzatmalı mıydı.. bildiği bir tek şey vardı: bitmesindi.. hep bunun için değil miydi çabası..
yanlızlığıyla olan birlikteliği.. daha ne kadar vardı.. ne kadar kalmıştı.. keyifle karışık bir iç geçirmeyle uzanıp yaktı kibriti.. gül renginden bozma bardağı aldı eline ardından.. karşısında hiç bilmediği, tanımadığı biri oturuyordu yine.. ne zaman tanıyacaktı, ne zaman bilecekti artık huyunu suyunu..
yine mutfağa gitmesi gerektiğini farketti.. yavaşça kalkıp buzdolabına yöneldi.. eline ilk gelen şişeden bardağını doldurdu.. bu hafiflik hep hoşuna gidiyordu.. keşke hep böyle olsa diye geçirdi içinden.. derken gözü masanın tam onarılamamış ayağına takıldı.. ve bi kahkaha patlattı en içinden gelen.. o gece de en içlerinden gelmişti herşey, en içlerine kadar işlemişti.. en yükseklerdeyken birden en yerde buluvermişlerdi kendilerini..
koltuğa oturduğunda bu küçücük evin ne kadar büyüdüğünü ne kadar büyüttüğünü düşündü.. hep düşünüyordu.. bu evde hiç böylesine düşünmezdi ki o.. konuşurdu, konuştururdu.. monologlar, diyaloglar, kahkahalar, hıçkırıklar, kavgalar, sevişmeler.. şimdiyse hep susuyordu.. oysa ne çok söyleyecek sözü vardı.. tek kelime bile etmemişti.. durmadan içiyordu sadece.. rahatlayabilmek için.. bir bardak, bir bardak daha.. bu duvarlar hiç böylesine gözünü korkutmamış, rahatsız etmemişti onu.. şimdi değişen neydi.. aradan geçen zaman mı..
böyle olmamalıydı.. böyle hayal etmemişti o telefonu kapattıktan sonra..